Kendi kültürümüze sahip çıkıp,yaşatmanın vakti geldi de geçiyor diye düşünüyorum. Şimdilerde Dünya mutfaklarına duyulan ilginin daha doğrusu abartının sırrını anlamış değilim. Neden önce kendi kültürlerimizi, mutfağımızı tanımak varken başka kültürleri tanıyıp gözümüzde büyütüyoruz. Tabi ki diğer Dünya mutfaklarınında biliniyor olması gerek ama bunu kendi kültürümüzü ötekileştirmeden yapmamız gerektiğini düşünüyorum. Uluslararası bir yarışmaya katılım olduğunda neden Türk bir ekip Fransız mutfağıyla yarışsın ki ? Neden kendi kültürünü dünyaya tanıtamasın ? Neden bunun sonucunda uluslararası başka bir yarışmada Fransız bir ekip Osmanlı mutfağı katagorisinde yarışmasın ? Biz dünya mutfaklarının etkisi altında o kadar çok kalmışız fakat kendimiz kendi mutfağımızı tanıtamamışız. Artık bu zinciri kırmalıyız ve Osmanlı mutfağını gerektiği noktaya taşımalıyız.
Osmanlı mutfağını size tanıtmak için ufak bir araştırma yaptım ve okurken sizi sıkmaması için elimden geldiği kadar derleyip toparladım.
Kalabalık bir nufusu olan Osmanlı saraylarında,mutfaklar geniş bir yer tutardı. Topkapı sarayı'nın ikinci avlusuna girerken sağ tarafta tepeleri bacalı 20 kubbeli mutfaklar vardı. Saray mutfak dairesi 1574'te yandı ve bu yangında kiler dairesiyle , helvahanede korunan nadir eşyalar ve Çin yapımı el işleri zarar gördü. Daha sonra III.Murat zamanında Mimar Sinan aynı alana bugünkü mutfakları inşaa etti. Mutfaklar,yemek pişirilen yerler dışında helvahane,reçelhane,bakırhane,kalayhane gibi kısımlarla ,iki mescit , bir hamam , ambarlar , aşçı oda ve koğuşlarını içeriyordu.
Fatih Sultan Mehmet zamanında sarayda 726 kişi bulunmaktaydı. Fatihten sonra bu mevcut sürekli artmış ve Topkapı Sarayı özellikle Harem dairesi ek binalarla ,asma katlarla genişletilmiştir.
Fatih Sultan Mehmet zamanında , sarayda ne tür yemekler yenildiği konusunda bir ayda tüketilen gıda maddeleri bize bir fikir verebilir. Örneğin; 63 kantar bal,544 tavuk, 28 armut prinç,61 kaz ,19 kıyye safran,116 istiridye,87 karides,400 balık,12 miskal misk ,10 kıyye biber, 11 kıyye zeytinyağı,3 kıyye şinik pekmez,84 kıyye eflak tuzu,13kıyye nişasta,51 şişe boza,616 baş ve paça,180 işkembe,649 yumurta.
III.Murat zamanında saray mutfaklarında toplam 1117 kişi çalışıyordu ve burada bir yılda 30 bin tavuk, 22.500 koyun, 400 kuzu pişiriliyordu. Topkapı Sarayı'nın mutfağında her gün 4-5bin kişiyi doyuracak kadar yemek,ulufe dağıtılacağı günlerde ise yaklaşık 10-15bin askere çorba,pilav,zerde çıkarılıyordu. Ramazan'ın on beşinci gecesi de yaklaşık 10bin Yeniçeri'ye baklava yapılırdı.
Osmanlı Sarayında çorbalar arasında nohut çorbasının özel bir yeri vardı. Bu çorbanın bereket getirileceğine inanıldığı için bolca tüketilirdi. Bu nedenle ilk basılmış yemek kitaplarında nohut çorbasına öncelik verilirdi.
Nohut çorbası reçetesi
MALZEMELER
250gr kuru soğan
2diş sarımsak
1dolmalık biber
480gr haşlanmış nohut
2kaşık zeytinyağı
1,5 kaşık zerdeçal
1tatlı kaşığı toz şeker
1lt sebze suyu
150gr kaymaklı yoğurt
1kaşık un
40gr domateS
350gr havuc
Yarım demet taze soğan
1 demet taze kişniş
Karabiber,tuz
YAPILIŞI
Kuru soğanı soyup küp biçiminde doğrayın. Sarımsağı kıyın. Dolmalık biberi uzunlamasına yarıya bölün,çekirdeklerini alın ve enine ince ince dilimleyin. Nohutları soğuk sudan geçirip süzün. Zeytinhağını tencerede ısıtın. Soğan,sarımsak ve dolmalık biberi şeffaflaşıncaya kadar kavurun. Nohutları ekleyin. Üstüne zerdeçalı ve toz şekeri serpin,hafif kavurun. Sebze suyuna yoğurdu ve unu katıp iyice karıştırın,tencereye boşaltın ve bir taşım kaynatın. Üstünü kapayıp orta ateşte 20dakika pişirin. Domatesleri kabaca doğrayın. Havuçları soyup verevine ince ince dilimleyin. Taze soğanları temizleyin , beyaz ve açık yeşil kısımlarını verevine kıyın. Domatesle havucu tencereye ekleyin ve üstünü kapalı olarak 10-15 dakika daha pişirin. Çorbayı servise sunarken üzerine taze soğan ve kişniş serpiştirin. Tuz ve karabiberini en son ekleyin. (4 kişiliktir.) AFİYET OLSUN☺️
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder